Şükretmeyi çok beceremeyen bir insan olarak, gördüğüme şükrettiğim bir yer var sonunda; Chenonceau.
Chenonceau 3 tane sokağı olan minicik bir kasaba, ama aynı zamanda 33. ABD Başkanı Harry Truman’ın ilk Fransa ziyaretinde geldiği yer de burası; çünkü Chenonceau, Loire Vadisi’nin hatta belki de Fransa’nın en güzel şatolarından birine ev sahipliği yapıyor, Chenonceau Şatosu.

Loire Vadisi, maalesef benim hayatımda gördüğüm en güzel yer. Maalesef diyorum çünkü burayı da görünce Fransa’dan ayrılmamın ne kadar yanlış bir hamle olduğunu bir kez daha hazmetmem gerekti.
Neyse duygusal kısmımı ileri saralım ve biraz saray dedikousu yapalım.
Bu arada, Chenonceau, Şenonso diye okunuyor.
SARAY DEDİKODUSU VEYA CHENONCEAU ŞATOSU’NUN TARİHİ
Buraya Kadınlar Şatosu da denmekte; çünkü tarihte kadınların ağırlığının olduğu, kimilerinin sürüldüğü, kimilerinin kendi isteğiyle geldiği, hatta tarihte Kadın Hakları ile ilgili bilinen ilk kuralların bir kadın tarafından yazılıp çizildiği o muhteşem yer burası.
Chenonceau başta şuanki görünümünden oldukça uzak, hatta 11. Yüzyılda burada bir yel değirmeni olduğu söyleniyor. Marques ailesi tarafından satın alınan değirmen ve arsasının etrafı hendeklerle çevriliyor, ve Cher deresinden akan su ile birlikte korunaklı bir kale formunu alıyor. Tabi iş hendeklerle bitmiyor, içine bir de şatonun inşa edilmesi gerekiyor fakat maliyetler artıp saraydan alınan borçlar ödenemeyince şato saraya kalıyor.
ŞATOYA MEDENİYETİ GETİREN: DIANE DE POITIERS
Fransa Kralı 2. Henri, Diane de Poitiers’e aşık fakat İtalyan gelin Catherine De Medici ile evli olduğu için, Diane’ı Catherine’in gazabından koruyabilmek ve kendilerine ait bir alan yaratabilmek için Diane’ı Chenonceau’ya yerleştiriyor ve Chenonceau’yu sözde Diane’a hediye ediyor. Ancak buranın hediye edilmiş olması, 2. Henri öldükten sonra, intikam için gelen Catherine de Medici’nin Diane’ı Chenonceau’dan kovmasını engelleyemiyor.
Yalnız yine de buranın hediye edilmiş olmasının şöyle bir önemi var, burası kağıt üzerinde krallık mülkünden çıkmış gözüküyor, o yüzden Fransız Devrimi sırasında dokunulmamış.
Şatonun bahçesindeki büyük bahçe Diane de Poitiers’in bahçesi olarak geçiyor.
Bir de şatonun içerisinde Henri’nin H’si ile Diane’ın D’sinin içiçe geçtiği bir sembol var, ama Catherine bir şekilde C harfiyle kendi yolunu buraya da yapmış, ama bu Fransızlar’ın aşk konusundaki tutumlarını bu yaşıma kadar anlayamadıysam bu saatten sonra da anlayamam, zaten anlamak da bize mi kaldı diyor ve devam ediyorum.
HÜRREM SULTAN’DAN HALLİCE: KİM BU CATHERINE DE MEDICI
Ay bu kadın Fransa’ya 3 adet kral vererek elinde bir rekor tutuyor. Kocası öldükten sonraki 30 yıl boyunca da bu vesileyle gücü elinde tutmuş. Şatoyu da bugünkü haline getiren, Floransa’daki Ponte Vecchio’ya benzeyen ve Cher nehrinin üzerinden geçen kısmı bir İtalyan olan Catherine de Medici yaptırıyor tabi ki. Şatonun bahçesindeki nispeten küçük, ama daha zarif olan bahçe de Catherine’in bahçesi. O bir süper power, o bir villain ama tarihteki en güçlü kadınlardan biri oluşuyla seviyoruz kendisini, zaten bunun kral kocası da çok deli bir adamdı, yazıktır bu kadının çektiklerine de, onu da hoş görün, bırakın herkesi zehirlesin, zaten bu hayat zehir olmuş ona.

BEYAZ KRALİÇE: LOUISE DE LORRAINE
Louise, Kral 3. Henri’nin karısı, aynı zamanda da Catherine’in gelini oluyor.
3. Henri, aşk yaşamında kadınlardansa erkekleri tercih etse de, kocasını çok seven Louise, Henri’nin ölümünden sonra yas tutmak için Chenonceau’ya yerleşiyor ve ölene dek Fransa’da asillerin yas rengi olarak bilinen beyaz renkte giysiler giyiyor. Louise bu sebepten Fransa’nın Beyaz Kraliçe’si olarak bilinirmiş.
TAM DA ASİL OLACAKTI BU KIZIMIZ: GABRIELLE D’ESTREES
Gabrielle de 4. Henri’nin metresi, ve tabi ki 4. Henri’nin de bir karısı var; fakat karısıyla Henri’nin bir türlü çocuğu olmayınca, Henri de papalıkla uzun pazarlıkların ardından Gabrielle ile evlenmek için papadan izin alıyor; çünkü Gabrielle bir asil değil ve asil olmayan biriyle kralın gidip evlenmesi mümkün değil, üstelik de Katolik Fransa’da boş ol filan diyerek karınızı da boşayamıyorsunuz zaten.
Neyse işte papalıktan tam nikah için çıkıyor, ertesi gün Gabrielle kızımız hayata veda ediyor. Gabrielle, yüzde doksan dokuz olasılıkla sarayda bu işi hoş karşılamayan bir zümrenin planıyla zehirledi. Hadi hoşça kal Gabrielle, sen de arzularının kurbanı oldun, yatak odanı bile yapmışlardı ama yatmak nasip olmadı, üzücü bir hikaye, RIP.
ŞATONUN EN ÖNEMLİ KADINI: LOUISE DUPIN
Aradan yıllar geçiyor ve şato özel mülk olarak satılıyor ve şatoyu Louise Dupin’in eşi satın alıyor. Louise Dupin’i bilmiyor olabilirsiniz, ama Jean-Jacques Rousseau’yu biliyorsunuz. Louise, batı tarihinde bilinen ilk kadın haklarının yazarı, bunu yazarken kendisine yardım eden bir sekreteri var, o da Rousseau. Rousseau’nun çeşitli eserlerinde de Chenonceau’da geçirdiği güzel günlerin bahsini görebilirsiniz.
SON DÖNEM: NAZİLERDEN KAÇIŞ VE ASKERİ HASTANE
Şato 19. Yüzyılda çok el değiştiriyor, artık daha fazla isimle kafa bulandırmak istemiyorum, ama sahibi olan aile burayı insanları nazilerden kaçırmak için kullanıyor; hatta diyorlarki o dönem burası serbest bölgeye geçişi sağlayan tek emniyetli yermiş.
Şatonun bahçesinde de ayrı bir yapı var, burası da birinci dünya savaşında da askeri hastane olarak kullanılmış ve savaşta yaralanan 2250 kişi tedavi için buraya getirilmiş. Bu masrafların hepsi de şatonun o dönemki sahibi, Fransız Senatör Gaston Menier tarafından karşılanmış (saygı duruşu).
SADEDE GELİYORUM, CHENONCEAU ŞATOSU NEREDE
Chenonceau Şatosu, Loire Vadisi denen geniş bölgenin içinde, Cher deresinin üzerinde konumlanıyor. Loire Vadisi’nde yaklaşık 300 tane şato var ve genel kanıya göre Chenonceau en güzellerinden biri. Kaldığımız hotelin sahibi en az 3-4 saat sürer Chenonceau Şatosu’nu gezmeniz demişti, biz hadi biraz ormanında oturalım, manzarayı biraz da şuradan izleyelim filan derken bütün günü burada geçirdik.

PARIS’TEN CHENONCEAU’YA NASIL GİDİLİR
Chenonceau’ya Paris’ten tren ile gitmek mümkün ama Chenonceau küçük bir istasyon, dolayısıyla direkt giden tren yok önce Saint Pierre des Corps’a gitmeniz ve buradan aktarma yapmanız gerekiyor. Bu şekilde tek yön kabaca 1.5 – 2 saat tren yolculuğu yapmanız gerekiyor.
CHENONCEAU’YA BİZ NASIL GİTTİK
Biz bu bölgeyi daha sakin bir ritimle gezmek istediğimiz için önce Tours isimli şehre yerleştik. Tours hem Chenonceau’ya oldukça yakın hem de kendi başına da gezmeye değer şirin bir şehircik. Tours’dan Chenonceau’ya direkt tren ile ulaşmak mümkün, ama tren saatlerine önceden bakmanızı öneririm. Tours – Bordeaux arası 2 saat, Tours – Paris arası 1.5 saat sürüyor.
TEKRAR GİTSEK NASIL PLANLARDIM
Kesinlikle Loire Vadisi’ne daha fazla vakit ayırmak lazım ve çekinmeden araba kiralamak lazım; çünkü bölgedeki toplu taşıma sistemi gelişmiş de olsa, trenler çok sık değil ve aktarma filan yapayım derken arabayla yarım saatte gideceğiniz bir şatoya tren ile gitmeniz 1.5 saat sürebiliyor, dolayısıyla bölgede gezilebilecek, Chambord, Villandry gibi başka bir dolu muazzam şato varken bizim bunları gezecek vaktimiz olmadı.
Üstelik bu bölgedeki trafik oldukça sakin ve şatolarda ücretsiz park yeri olabiliyor. Özetle, tekrar gidersem kesinlikle araba kiralarım ve Amboise, Blois gibi şehirleri de plana dahil ederim.
Bir diğer alternatif de Loire à Velo, bölgede 900 km’lik bisiklet yolu bulunuyor. Buraya tıklayarak bu yolları keşfedebilir ve rotanızı bisiklet kullanarak da çizebilirsiniz.
Eğer toplu taşımaya mahkumsanız, bizim gibi en çok görmek istediğiniz şatonun hangisi olduğuna karar verin ve ona direkt tren/otobüs ulaşımı sağlayabilen bir yerde konaklamaya çalışın.
Bir instagram hesabım var ve blog'dan daha aktif kullanıyorum, takip etmek isterseniz, buraya tıklayabilirsiniz!