Blogun adından da anlaşılacağı üzere ben bir yaz insanıyım. Soğuk havada, özellikle de gri şehirlerin üzerinden yağmur boşalırken dışarı çıkıp dolanmak beni pek mutlu etmiyor. Bu sebepten Brüksel'in kuzeyine hiç gitmemiştim; ancak yoğun baskılar Pegasus kampanyalarıyla birleşince kendimi Amsterdam'da buldum.
Hava çok soğuktu ve limitli günde her yeri görme isteğiyle epey koşturduk. 72 saatimiz vardı ve Amsterdam için ucu ucuna yetti.
Rüzgar denizden çılgınca esmeseydi, Edam ve Volendam taraflarına da gitmek istiyorduk ama kısmet olmadı.

Ulaşım
Amsterdam Havalimanı Avrupa'nın en yoğun yolcu trafiği olan üçüncü havalimanı, yılda kabaca 70 milyon yolcu buradan geçiyor. Havalimanı aşırı büyük, terminallerin girişlerini anladığım kadarıyla ayırmamışlar, dolayısıyla içeride çok fazla yürümeniz gerekiyor, yürüme süresiyle ilgili uyarı filan da yok. Dönüşte pasaporttan geçtikten sonra uçağımıza yarım saat yürümemiz gerekti. Uçağı kaçırmamak için akılda bulundurmakta fayda var.

Amsterdam Havalimanı'ndan şehre ulaşmak için tren var. Trenin biletlerini havalimanı içindeki bilet makinelerinde yalnızca bozuk para ya da kredi kartı ile alabiliyorsunuz. Tren sizi 20 - 25 dakika içerisinde Amsterdam'daki merkez tren istasyonuna kadar götürüyor. Tren istasyonundan otelinize yürüyebilir, ya da tramvay ile gideceğiniz yere gidebilirsiniz. Tramvaylar gerçekten aşırı pratik.
Amsterdam içindeki ulaşım firması GVB. Turistler için günlük kullanım kartı satın alırsanız 24 saat için 7.5 € veriyorsunuz. Biz bu kart yerine I-Amsterdam kart almayı tercih ettik. Onu birazdan anlatacağım.

Hava iyiyse, ulaşım için bisiklet kullanmayı da tercih edebilirsiniz tabi. Ancak gerçekten çok grift bir bisiklet, tramvay ve araba trafiği var. Her taraf park edilmiş bisikletlerle dolu, ben bu kadar çok park edilmiş bisikletin arasında kendiminkini kesin kaybederdim. Yaya olarak hareket ederken gerçekten dikkatli olmak lazım, araba ezmesin derken bisiklet, bisikletten kaçayım derken tramvayın altında kalabilirsiniz. Araba kullananlar da sanki hem turistlerden hem de bisikletlerden bezmiş ki, Avrupa'nın genelinde gördüğümüz yayaya yol verme durumuna pek denk gelmedik.
Konaklama
Amsterdam'da hoteller de Airbnb de çok pahalı diyeceğim ama Euro neredeyse 5 TL olduğu için kimseye bir şey ifade etmeyecek. Yine de Avrupa'da gezdiğimiz diğer şehirlere göre Amsterdam'da hoteller ortantısız pahalı. Merkez küçük bir alanı kapsıyor ve her yerden de tramvay geçtiği için biz Rietlandpark tarafında bir hotelde kaldık.
Hotelimiz için de ucuzdu diyemeyeceğim; ama en azından şehir merkezindeki fiyat muadillerine göre daha komforluydu. Bir de hotelin hemen önündeki tramvay durağından merkeze 10 dakikada ulaşan tramvaylar her 5 dakikada bir geçtiği için soğuk havada yürümek zorunda kalmadık. Merkezdeki ara sokaklarda konaklasaydık, daha çok yürümemiz gerekecekti muhtemelen.

Amsterdam'ın soğuğu İstanbullular için biraz sert. Mart ortasında gitmiş olmamıza rağmen donduk. Soğuk ve ayaz birleştiği için yüz felci olmadan geri dönmüş olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. "Hava durumu 2 derece diyor yaa bir şey olmaz" demeyin, rüzgar bir bakmışsınız 50 kilometre ile esiyor ve o 2 derece -12 derece olarak hissedilebiliyor. Yanınıza kat kat giymek üzere bolca kıyafet alın. Hotelinizi de tramvay duraklarına yakın bir yerde seçerseniz, gece odanıza dönerken yürüme mesafenizi kısaltmış olursunuz.
Görülecek Yerler
Amsterdam'a gitmeden önce şehirde ne yapmak istediğinize karar vermekte fayda var. Şehirde çok fazla müze var, şehrin dışında günübirlik ziyaret edilebilecek ufak güzel kasabalar var Edam, Volendam gibi.. Önceden kafanızda bir plan olursa, ona göre bir turist kartı alarak daha fazla para ödemekten kurtulabilirsiniz.
Turist kartlarında biraz kafa yoran bir durum var. Bir tarafta I-Amsterdam kart var, bir tarafta Holland Pass var, artı bir dolu günlük/saatlik ulaşım kartı var, ulaşım kartlarının şehrin dışında geçeri olanları var (Edam'a filan gitmek için).
Eğer niyetiniz ulaşımdan faydalanmak ve istediğiniz müzeye sıra beklemeden girebilmek ise doğru tercih I-Amsterdam kart. 72 saatlik olanı 87 €, ama bu kart ile şehirdeki başlıca Rijksmuseum, Stedelijk Museum, Van Gogh Museum, Rembrandt'ın evi de dahil olmak üzere bütün müzelere sıra beklemeden ücretsiz girebiliyorsunuz. Bir de bunların üstüne sınırsız GVB kullanımı, ücretsiz kanal turu ve hatta hayvanat bahçesine ve botanik parkına girebiliyorsunuz.

Botanik Müzesi - Hortus Botanicus
Zaten 87 €'yu verdikten sonra yüreğinize adeta bir taş oturuyor, kartın parasını çıkaracağım diye bütün müzelere girmeye başlıyorsunuz; ama kendinize eziyet etmenize gerek yok, çünkü zaten şu saydığım lokasyonlar ve turlar vs hepsinin tek giriş fiyatı 15 -17 € civarında. Kabaca 4 - 5 tane şeye gitme niyetiniz var ise, alın şu kartı ve rahat edin.
Kartı tren istasyonun içindeki I-Amsterdam mağazasından ya da tren istasyonunun şehir merkezine bakan çıkışının hemen karşısındaki I-Amsterdam mağazasından alabilirsiniz. Yanında bir de müzelerin işaretli olduğu güzel bir harita veriyorlar, hayatınız kolaylaşıyor.
Holland Pass daha ucuz, Small, Medium, Large diye ayrılıyor. Müzeleri de gold, silver diye ayırmışlar. Daha az müze gezecek olanlar için Holland Pass daha uygun olabilir; ama gold dedikleri en meşhur müzelerden iki tanesini birden gezmek istiyorsanız bence I-Amsterdam kart yine daha mantıklı. Yine de Holland Pass nerelerde geçiyor diye detaylı bakmak isteyenler için linki burada.
En çok talep gören Rijksmuseum, Stedelijk Museum ve Van Gogh Museum aynı meydanda bulunuyor. Gün içinde arka arkaya hepsini gezmeye çalışınca ayaklarınıza kara sular iniyor. Bu müzelerle ilgili yorum yapmak benim haddime değil; ancak yalnızca Stedelijk Müzesi hayal kırıklığıydı, Halil Altındere'nin Almanya Bienali için hazırladığı Suriyeli mültecilerin rap yaptığı vidyoyu izlerken gözlerimizden kan geldi falan filan ama siz yine de gezin. Stedelijk Müzesi cuma akşamları 22:00'a kadar açık, yemekten sonra da uğrayabilirsiniz.
Burada yaşayan Türk bir arkadaşımın tabiriyle Amsterdam'da insanlar Amerikalı'dan daha iyi İngilizce konuştuğu için iletişim konusunda hiç sıkıntı yaşamıyorsunuz. Girdiğimiz dükkanlarda, gittiğimiz restoranlarda, hatta tramvay biletçisine kadar herkes aşırı aşırı nazikti. Bu kadar fazla turistin geldiği yerlerde turistler genelde pek sevilmezken (bakınız: Paris), buradaki sıcaklık bizi şaşırttı.
Amsterdam'ın sokaklarında gezmek keyifli, sokaklar bir Avrupa şehri için çok canlı. Her tarafta tasarım mağazaları ve güzel kafeler var. Hayat gecenin geç saatlerine kadar devam ediyor, pazar günü bile hareketliydi. Jordaan sevdiğimiz bölgelerden biri oldu.
Yemek konusunda ise burası bana küçük Amerika hissi verdi. Restoranlar aşırı enternasyonel, vegan menüleri dikkat çekiyor. Garsonlar sürekli menüdeki bir şeye alerjimiz var mı diye soruyor. Restoran fiyatları şöyleydi böyleydi diyemeyeceğim, 5 TL olayı bizim ayarımızı çok bozduğu için hiçbir şeyi objektif değerlendiremedik.
Amsterdam'da en sevdiklerimiz ise şu şekilde:
BOTANİK MÜZESİ
Müze olarak gezdiğimiz yerler içerisinde en çok Botanik Bahçesi'nden (Hortus Botanicus) etkilendim. Burası dünyanın en eski botanik bahçelerinden biri, 1638'te bitkilerden şifa bulmak üzere doktor ve eczacıların çalışması için kurulmuş. En çok ilgi gören kısmı 3 ayrı iklimden oluşan kapalı bölüm, dışarısı - 10 derece iken, çöl, akdeniz ve tropik iklimi ayrı ayrı gezebiliyorsunuz. Korunma altına alınmış nesli tehlikede bitkiler de var. İçerideki bitkiler kadar mimarisi de güzel.
DUTCH DELICACY
Gitmeden önce varille gouda getireceğim, bavul ticaretiyle peynir işine gireceğim diye beklentim vardı; ancak söylendiği kadar uygun fiyata kafanız kadar gouda alıp dönemiyorsunuz, merkezdeki peynir dükkanları çok turistik olduğundan peynirlerin fiyatı Metro'daki fiyatlarla neredeyse aynıydı. Van Gogh marka peynir gördük, peynir işinin ne kadar turistik boyutlara ulaştığını güzel anlatıyor.
Albert Heijn marketlerde nispeten daha ucuza bulabiliyorsunuz. Hatta tembellik edip Red Light District'teki rastgele mağazalardan peynir almaya kalkarsanız, muhtemelen Albert Heijn'da 7 €'ya satılan markayı 15 €'ya almış olacaksanız.
Benim anladığım Hollandalılar peynirlerini pazardan alıyor. Biz hiç olmazsa Türkiye'de olmayan bir şey olsun diye pestolu gouda aldık, baya sevdik. Merkezdeki mağazalardan en beğendiğim Dutch Delicacy oldu. Hem çok çeşit var, hem de peynirlerle yapılmış çeşitli tuzlu atıştırmalıklar satıyorlar. İsterseniz kafesinde de oturabiliyorsunuz.

THE AMERICAN BOOK CENTER
Burası dışarıdan bakınca normal, içine girince devasa bir kitapçı. Kitapların neredeyse tamamı İngilizce ve çok kapsamlı bir seçkileri var. İkinci katında kitapları karıştırırken bir şeyler içmek isterseniz minik bir kafesi var. En üst katında sessiz takılmak isteyenler için ücretsiz çalışma masası sunuyorlar.

THE HORTUS CAFE
Burası Botanik Bahçesi'nin kafesi, yani oturabilmek için botanik bahçesine de girmiş olmanız gerekiyor. Kış güneşinin altnda aşırı tatlı bir mekan ve çok güzel çorbaları var. Vegan / Vejeteryan seçenekleri de mevcut.

TOASTABLE
Burası sanırım abartısız dünyanın en güzel tostlarını yapıyor. Tost deyince aklınıza yengen gelmezse sevinirim. Pancar ezmeli, humuslu, nacholu, salsalı ne ararsanız var. Dışarıda iki tane minik masası var, içeride ise yerin altında kalan tıklım tıklım ufak masaları var. Yer bulabilirseniz halinize şükredip hemen sandalyenizi kapın, garsonlar kalabalıktan ötürü biraz aksi ama taze meyve suları ve tostları muhteşeeeem. Tostların fiyatı 6 - 8 € civarında; ama 3 katlı ve aşırı doyurucu. Moda'da birbirinin aynısı sıra sıra üçüncü dalga kahveci patlaması yettiyse, biriniz de şöyle güzel bir tostçu açsa ya?
RESTAURANT HULSCHER'S
Dam Square'e çok yakın olan bu mekanın bir tarafı restoran, diğer tarafı ise kafe olarak kullanılıyor. Soğuk kış günlerinde mekanın içi ayrı, mekandan sokağı izlemek ayrı keyifli. Hemen karşısında De Nieuwe Kerk (Yeni Kilise) var.

NUNC INTERIOR
Burası tasarım ürünler satan, çok da büyük olmayan bir mağaza ama güzel bir seçkisi var ve fiyatlı o kadar da el yakmıyor. Bulunduğu sokak üzerinde de karşılıklı buna benzer mağazalar var, Amsterdam Museum'a çok yakın.

Bunların dışında Amsterdam bir dolu enteresan müze, mimarisiyle şaşırtan yapılar, tatlış mağaza ve kafelerle dolu. Burası yaşayan bir şehir, gidip tarih koklamak istiyorsanız doğru yer diyemeyeceğim, ama modern bir şehrin tadını çıkarmak için ihtiyacınız olan her şey var.
Bu sayfayı pinterest'te pinlemek isterseniz aşağıdaki görselleri kullanabilirsiniz.


#HollandaGezisi #HollandaGeziRehberi #Amsterdam #AmsterdamGeziRehberi #2GündeAmsterdam #Amsterdamanasılgidilir #72SaatteAmsterdam #AmsterdamFotoblog #Amsterdamdayemeiçme #Amsterdamagiderkennegiyilir #Amsterdamdayaşamak